Sayfalar

30 Mart 2012 Cuma

Fırında Somon



Marine sosu için soya sosu, sızma zeytinyağı ve kekiği karıştırdım. Fırın kağıdı serilmiş kabın içindeki somonların üzerine döktüm. Sostan önce biraz tuz-karabiber de koydum. 200 derecedeki fırında 15-20 dakika pişirdim. Başka bir tarafta da patates püresi için patatesleri soyup, küp küp kesip haşladım. Pişince sızma zeytinyağ, biraz süt ve tuz ekleyip el blendırıyla püre haline getirdim. Blendırdan geçirince krema gibi oluyor, Ece çok seviyor. Ispanakları da biraz sarımsak ve sızma zeytinyağıyla beraber ayrı bir tavada hafif soteledim, söndürecek kadar. En alta patates püresini yaydım, üzerine ıspanak, en üste de somonu oturttum. Somonu pişirdiğim kabın dibinde biriken sosu da üzerine gezdirdim. Çoook güzel oldu:)) Esasında tam misafirlik oldu ama...
Afiyet Şeker Olsun:))

29 Mart 2012 Perşembe

Kişnişli Patates Salatası






5-6 tane patatesin kabukları soyup, dörde bölüp haşlıyorum. Haşlandıktan sonra daha sıcakken biraz sızma zeytinyağı gezdiriyorum ve tuzunu koyuyorum. Ilınmaya başlayınca da biraz mayonez, minik doğranmış kornişon, birkaç tatlı kaşığı kapari ve kıyılmış kişniş ekliyorum. Bu papates salatasını hep yaparım, bazen içine mısır tanesi ve soğan da (tuzla ovulmuş) koyarım ama son zamanlarda bu haliyle bizim evin favorisi oldu. Kişniş markette hep gördüğüm ama kullanmadığım bir ottu. Geçenlerde deneyeyim diye aldım. Maydanoz gibi gözüksede aroması çok farklı ve dozunda kullanılması gerekiyor, fazla kaçırılırsa pek hoş olmayabilir. Ama dozunda kullanılınca da gerçekten fark yaratıyor! Patates salatamın yeni versiyonu hem balığın yanına hem de hamburgerin yanına çok yakıştı:))
Deneyin derim...
Afiyet Şeker Olsun:))



26 Mart 2012 Pazartesi

Brioş


Geçenlerde Melina'ya kahvaltıya gittik. Gittiğimiz yerde brioşları görünce Melina "Dilek brioş yapmayı öğrensene, İtalya'da yazın bunun arasına dondurma koyup yerler, hem serinletir hem doyurur. Güzel tutturursan süper olur!" dedi.  Benim zaten yapılacaklar listemde vardı, çünkü seneler önce Arman Kırım'ın tariflerinden ayırmıştım denenmek üzere:)) Geçtiğimiz cumartesi sabah kahvaltıya Çiğdem'e gidecektik. Ecos sayesinde sabahın yedisinde ayağa dikilince hadi brioş yapayım, kahvaltıda yeriz diye düşündüm ve işe giriştim. Arman Kırım bu tarifi hamburger ekmeği olarak vermiş olsada, farketmez... Sabah sersemi 1 bardak ılık su+3 yemek kaşığı süt yerine, 1 bardak ılık süt kullanmış olsamda brioşlar cidden çok güzel oldu. Bir de malzemelerde 2 yumurtayı görünce ben ikisini de çırpıp hamura ekledim. Halbuki birinin sarısı üstüne sürmek içinmiş. Çigdem ve kızları, kızının arkadaşı ve Ecos bayıldı desem yalan olmaz:)) Kahvaltıda da, hambuger ekmeği olarak da, sandviç ekmeği olarak da, nasıl isterseniz artık, mutlaka deneyin derim!

Malzemeler:
3 çorba kaşığı ılık süt
2 tatlı kaşığı kuru maya
2,5 çorba kaşığı şeker
2 iri yumurta
3 su bardağı ekmek unu
1/3 bardak herhangi bir un
1,5 tatlı kaşığı tuz
2,5 çorba kaşığı tereyağ



Malzeme miktarları ve aşağıdaki tarif Arman Kırım'ın tarifi. Ben su+ süt yerine 1 bardak ılık süt kulandım. O yüzdenmidir bilmiyorum benim hamur biraz cıvık oldu, toparlayana kadar azar azar biraz daha un ilave ettim.

1- Bir büyük bardak içine1 bardak ılık su, süt, maya ve şekeri koyun. 5 dakika kadar bekletip köpürmesini sağlayın. Bu arada 1 yumurtayı bir kasede çırpın(ben 2 çırptım).
2- Büyük bir kase içinde unları ve tuzu karıştırın. Tereyağını da ekleyip parmaklarınızla una yedirin. Maya karışımıyla yumurtayı da una ekleyip karıştırın. Bir tezgah üzerinde 8 dakika kadar yoğurun.
3- Hamuru top şeklne getirip kaseye koyun, üzerini streçle örtüp kabarmaya bırakın. Hacmi iki katına çıkınca(yaklaşık 1-2 saat) kabarmış demektir.
4- Fırın tepsisinin içine yağlı kağıt serin. Hamuru bıçakla 8 eşit parçaya kesin ve herbir parçayı elinizle top haline getirin. Birbirlerinden 7-8 santim aralıklı olarak yağlı kağıdın üstüne yerleştirin.Bir mutfak beziyle üzerlerine bastırmadan örtün ve sıcak bir yerde 2 saat kadar tekrar kabarmalarını sağlayın(ben 1saat 15 dakika bekledim).
5- Önceden 200 dereceye ısıttığınız fırının tabanına içinde sıcak su dolu olan bir tepsi yerleştirin(ben bunu da unuttum!). Yumurtanın sarısını bir tatlı kaşığı suyla çırpıp, fırçayla ekmeklerin üstüne sürün. Fırında 15 dakika kadar ya da altın sarısı rengi alana dek pişirin.
Afiyet Şeker Olsun:))




23 Mart 2012 Cuma

Yoğurtlu Havuç


Malzemeler:
Havuç
Süzme yoğurt
Sarımsak
Zeytinyağ

4-5 tane havucu rendeleyip tavada az zeytinyağıyla yumuşayana kadar  karıştıra karıştıra pişirin.
Soğuyunca ister hazır süzme yoğurtla, ister bir süzgeçe koyup süzdürdüğünüz yoğurtla, ezilmiş sarımsak ve tuz ekleyip karıştırın. Bu kadar:)) Çok kolay, çok lezzetli... Eskiden biraz da mayonez koyardım ama böyle daha sağlıklı! Normal yoğurt kullanmanızı tavsiye etmem, sonra sulanıyor!
Afiyet Şeker Olsun!!!

21 Mart 2012 Çarşamba

Tavuklu Salata



Benim favori salatam:)) Göbek, roka, tere, rendelenmiş havuç, kırmızı biber, salatalık, cherry domates, varsa avakado, bol maydanoz... Hepsi sırayla kat kat salata tabağına, tabağın her tarafında eşit miktarda olacak şekilde  konulur ki çatalı batırdığında çatala hepsinden gelsin(bütün malzemeleri büyük bir kapta karıştırıp sonra da paylaştırmaktan daha kolay geliyor bana). En üste de çok az zeytinyağ konmuş tavada pişirilmiş şerit veya kuşbaşı kesilmiş tavuk parçaları yerleştirilir. Onun üstüne de bol sos.
Sos için limon, sızma zeytinyağ, bol kekik, tuz ve bol hardal iyice çırpılır. Ben hardalını bol koyuyorum, sosun kıvamı koyu olunca daha çok seviyorum. Siz istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Gerçekten çok lezzetli oluyor, kızım Ece bile severek yiyor. Bu salatayı yapınca başka bir şey pişirmeye gerek kalmıyor zaten, tek başına öğlen veya akşam yemeği için yeterli oluyor.
Afiyet Şeker Olsun:))

19 Mart 2012 Pazartesi

Fırında Levrek


Bazı şeyleri basit seviyorum, balığı mesela. Balıkları koyacağım kabın altına pişirme kağıdı koydum(sonra temizlemesi kolay oluyor). Soğanı ince ince yarım ay kesip en alta döşedim. Her levreğin icine 3-4 adet defne yaprağı ve maydanoz koydum, üstüne de limon dilimleri. Sızma zeytinyağını şöyle bir gezdirdim üzerinde, biraz da tuz  ve karabiber. 180 derecedeki fırında 15-20 dakikada hazır oldu. Yanına da tabii güzel bir salata.
Afiyet Şeker Olsun:))

16 Mart 2012 Cuma

Peynirli Közlenmiş Kırmızı Biber


Geçen gün kızım gene evde parti vermek istedi. Ece'nin partisi demek Ece'nin sevdiği şarkılar çalınacak ve O da dans edip şov yapacak demek. Eğer izin verirse misafirler de dans edebilir, o belli olmuyor! Bu sefer anneanne ve dedenin dışında, Halam ve oğlu da partiye katıldı ve Ece, Yiğit Abi'sine(biz abin o senin demesek çocuğu arkadaşı belledi, Yiğit diye hitap ediyor,o ayrı) ne şov yaptı ne şov! Kızım sağolsun sadece bizim evin değil, bütün yakınlarımızın neşe kaynağı!!!
Böyle önceden habersiz misafir ağırlamak gerektiği zamanlarda mezeler hazırlamak benim kolayıma geliyor. Evde malzemem varsa hiç prolem yok, uydur uydur yap. Gelenler yakınlarımızsa öyle illa ana yemek olsun gibi bir derdimde olmuyor. O gün de menü de önden terbiyeli tavuk çorbası, annemin getirdiği zeytinyağlı patlıcan, benim pırasalı kiş vardı. Onların yanına peynirli közlenmiş kırmızı biber, acılı ezme ve bir de Refika Birgül'ün cevizli kırmızı lahanasını yaptım, tamam oldu.
Közlenmiş kırmızı biberleri Kırklareli'nden eşimin yengesi sağlosun, kendisi yazın hazırlayıp, dondurup göndermişti. Üzerlerine ince kıydığım sarımsakları koydum, biraz tuz, biraz ilk hasat Ayvalık sızma zeytinyağı, biraz lor ufaladım, biraz da ceviz ve en üste de kıyılmış dereotu. Kuzenim tadına bakınca hemen, kırmızı biberler nerden diye sordu, anlattım. Kavanozlarda satılanlarla alakası yok bunun dedi.
Malzeme iyi olunca, sonuç da güzel oluyor. Ayrıca yaptıklarınızın farkı anlaşılıp, beğenilince yemek yapmak çoook daha keyifli oluyor!

14 Mart 2012 Çarşamba

Pırasalı Kiş


Malzemeler:
Hamur için:
10-11 tepeleme yemek kaşığı un
75 gr tereyağ(eritilecek)
biraz zeytinyağ
1 parmak su(su bardağında)
tuz
İç Malzemeleri:
6-7 sap pırasa
2-3 diş sarımsak
1 küçük kutu krema
3 yumurta
1 su bardağı kaşar peynir
tuz
karabiber

Pırasalı kişi ilk defa seneler önce Aslı'da yemiştim ve hemen tarifini almıştım. Aslı benim çok sevdiğim, hamarat ve becerikli arkadaşım ve ne zaman ona gitsek acayip güzel şeyler yapar. Onun tarifinin hamur kısmını biraz değiştirdim, un miktarını biraz arttırdım ve margarini de tereyağıyla değiştirdim. İç malzemeleriyle de oynarak değişik kişler yapıyorum artık, kabaklı-peynirli, patatesli-sosisli, hepsi de çok güzel oluyor. Kişi çok seviyorum çünkü hem kahvaltıda hem çay saatinde yenebiliyor, hem de yemekler de ara sıcak olarak her türlü sofraya( rakı sofrası da olabilir, şarap içilen bir sofra da) uyum sağlıyor!

Hamur için malzemelerin hepsini beraber yoğurun, streç filme sarıp buzdolabında en az yarım saat dinlendirin.
İç kısmı için, pırasa ve sarımsakları ince ince kıyıp, biraz zeytinyağıyla, tuz ve karabiber ekleyerek, iyice yumuşayıncaya kadar, tavada pişirin. Bir kasede 3 yumurta ve kremayı beraber çırpın, sonra içine kaşar peyniri ve pırasayı da ekleyin.
Dolaptan çıkardığınız hamuru ister borcama, isterseniz de bir tart kalıbına, her tarafı eşit kalınlıkta olacak şekilde  parmaklarınızla bastıra bastıra döşeyin. Biraz yağlı bir hamur olduğu için kalıbınızı ayrıca yağlamak gerekmiyor. Pişirirken kabarmaması için birkaç yerine çatal batırın. İçini koymadan önce, hamuru 10dakika önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında pişirin. Hamurunuzu kabınıza yerleştirirken, pişince biraz çekeceği için, hamurun kenarlarını kabınızın biraz dışına taşırmayı unutmayın! Hamuru yaklaşık 10dk. pişirdikten sonra, içini de ekleyip tekrar fırına verin ve 1 saat kadar tekrar pişirin. Süre herkesin fırınına göre değişebilir, en güzeli üstü iyice kızardığında bir kürdanla pişip pişmediğini kontrol etmek. Kürdanı batırın, temiz çıkarsa pişmiş demektir! Pırasayla arası iyi olmayanlar bile çok beğeniyor:))
Afiyet Şeker Olsun!!!


12 Mart 2012 Pazartesi

Kapalıçarşı ve Nuruosmaniye Turu

Bu haftasonu hala gidemediğim Sabancı Müzesi'ne(tabii müze kadar restorantı Müzedechanga da aklıma takılmış durumda)gitmeye niyet etmiş olsamda, beraber gitmek istediğim  arkadaşım  evle ilgili işlerini halletmesi gerektiğini, gelemeyeceğini söyleyince işler değişti, iyiki de değişmiş! Ece'yi babaannesine bırakıp, vapurla Eminönü'ne geçtim ve arkadaşımla buluştum. Çok keyifli bir gün geçirdik, hem işlerimizi hallettik, hem gezdik, hem de yiyip içtik:))
Önce Nuruosmaniye'deki "Armaggan" mağazasına götürdüm onu. Hala gitmediyseniz mutlaka gidin en kısa zamanda! En alt katta yeralan "NAR Gourmet" satış mağazası insanın aklını başından alıyor. Allahım ne kadar çeşit var, nasıl güzel! İnsan hepsini almak istiyor! Daha dolaşacağımız çok yer olduğu için taşıyamam diye tuttum kendimi almadım, ama zor tuttum. En üst kattaki lokantası da en az mağazası kadar baştan çıkarıcı! Öğlen yemekleri için özel menüleri var, açık büfe zeytinyağlılar ve tatlılar inanılmaz güzel gözüküyor. Yemek yemeyeceğimizi söylediğimiz halde bizimle çok güzel ilgilenip, bilgilendirdiler. Bir gün mutlaka özellikle yemek yemek için gidip, sizlere de anlatacağım. Mücevher ve tekstil bölümü de harika. Elbiseler tek üretiliyor ve inanılmaz bir işçilikle yapılmış, insan giymeye kıyamaz, o kadar güzeller ki! Bir de dikey bahçeli kafesi var ki, küçük bir mola için ideal ve çok hoş!
Ordan çıktıktan sonra iyice karnımız acıkmıştı, arkadaşımın "mutlaka dönerini tatmalısın" dediği "Gülebru Kantin"e gittik.


Kapalıçarşı'ya Mahmutpaşa tarafından girince sağ tarafta kalıyor. Esnafa sorsanız gösterirler.

Gülebru Kantin küçük bir büfe, önünde birkaç masası ve taburesi var. Oturabilmek için beklemeniz lazım. Dolup dolup boşalıyor ,öyle söyliyeyim. Arkadaşım da seneler önce orada esnaf olan bir arkadaşından öğrenmiş burayı. Çarşının esnafı tavsiye ediyorsa kötü olma ihtimali yok zaten! Önden birer dürüm döneri yedikten sonra bir tane de kaşarlı-dönerli dürüm paylaştık. Ohhh, nasıl iyi geldi! Yanına da kendi yaptıkları açık ayran, pek güzeldi!
Yemekten sonra da Doktor'a gittik, yanlız bu "Doktor" başka, Örücüler'de,  doğal ipliklerden yapılmış peştemalinden, peşkirine, yatak örtüsünden, havlusuna aklınıza gelebilecek her türlü ev tekstili satan bir mağaza. Doktor da sahibinin adı, daha doğrusu lakabı(vaktiyle anlatmıştı ama unuttum, galiba doktora yaptığı içindi). Havluları özel dokuma, bildiğiniz tüylü havlulardan farklı, büyük ve yumuşacık. Ben senelerdir kullanıyorum. Tek problemi eskimemeleri:)) Yeni gelen ipek şekerparelerden birer tane almadan duramadığımızı söylemeliyim! Kumaşlar, bornozlar, havlular, herşey o kadar güzelki!
Ordan çıktıktan sonra da ver elini "Şark Kahvesi". Yemeğin üstüne kahve keyfi yapmadan olmaz! Ben çok seviyorum burayı ve Kapalıçarşı'ya her gelişimde burda kahvemi içmeden dönmüyorum.

Şark kahvesinde hep dışarda otururdum, bu sefer yer olmadığı için mecbur içerde oturduk, içerisi de oldukça otantik ve güzel.


Kalan işlerimizi de hallettikten sonra yemek olayına noktayı Konyalı'da tatlı yiyerek koyduk. Bir tane keşkülü paylaştık(hadi itiraf ediyorum, pek paylaşma sayılmaz, arkadaşım tadına baktı). Ben bir de daha sonra yemek üzere bir tane ay çöreği aldım. Bayılırım Konyalı'nın ay çöreğine, çok güzel yapıyorlar. Başka yerde görsem alıp yemek bile aklıma gelmez ama oraya gidince dayanamıyorum, zaten kırk yılda bir gidiyorum! Buranın ayçöreğine de üniversite yıllarımda alıştım. Okul çıkışı vapura binmeden, karnımız açsa mutlaka uğrardık Konyalı'ya. Bayılırım! Yanlız buradan sahiplerine seslenmek istiyorum, oranın yenilenme zaman geldi de geçti, hala neyi bekliyorsunuz diye!!! Hiç yakışmıyor Konyalı'ya, hiiiç!
Arkadaşımdan ayrıldıktan sonra tekrar vapurla Kadıköy'e geçtim, biraz da Kadıköy çarşısında dolanıp, kızımın gönlünü almak için(onsuz gezince dönüşte mutlaka minicik de olsa birşey almadan içim rahat etmiyor!) hoşuna gidecek birsey bulup aldıktan sonra yorgun ama mutlu evin yolunu tuttum:)))))


9 Mart 2012 Cuma

Merhaba!

Sade peynirli kek yapıyorum ama dün paylaştığım tarifi ilk defa denedim ve sonucunu cok merak ediyordum(aynı tarifi balkabağı koymadan yapabilirsiniz, içine biraz limon kabuğu veya portakal kabuğu rendesiyle, çok guzel oluyor). Canım arkadasım Çiğdem'in teyzelerinin tarifi!
Balkabaklı peynirli kekimden ofise getirdim, fotograf cekmek icin, evde fırsat olmuyor Ecosumdan:)) Birkaç dilim getirdim yanımda, kardesime, kendime, bir dilim de gelen olursa diye... Allah eksik etmesin, dün misafirlerimiz çoktu, ben sadece çatalın ucuyla tadına bakabildim. Yiyenler arasında Erhan Abimiz de vardı, birkaç lokmadan sonra, heyecanla nasıl olmus diye sordugumda, konusmak istemedi. Meğer  o kadar hosuna gitmişki, konuşarak o anın keyfini bozmak istememiş! Tabii çok mutlu oldum.
Bu işin en güzel tarafı da pişirdiklerinizin beğenilmesi değilmi zaten...
Bugün kendim için de bir dilim getirdim, kısmet olursa keyfini çıkara çıkara yemeği hedefliyorum:))
Bu arada farkettimki ekmeğin tarifini vermedim, nedeni çok net bir tarifim olmaması, ben Şemsa Hn. tarifiyle(http://www.kulaktandolmatarifler.com/ )Slow Food'un tarifini(Facebook sayfalarında notlar bolümünde bulabilirsiniz) kafama göre karıştırıp yaptım. Henüz denemeler devam ediyor. İkinci ekmeğim birinciye göre daha başarılı ama tam içime sindiğinde kendi tarifimi de paylaşacağım.
Sevgiler,
Dilek

NOT: Balkabaklı peynirli keki yapmak isterseniz zevkinize göre tarçın ve zencefil miktarlarıyla oynayabilirsiniz.

Tam Kış Yemeği










Nohutlu, Bulgurlu Pazı

Malzemeler:

1 bağ pazı
1/2 su bardağı kadar bulgur
1 su bardağı kadar haşlanmış nohut
1 adt. soğan
2-3 diş sarımsak
tavuk suyu
sızma zeytinyağ


Sarımsağı ince kıyıp, soğanları da küçük küp küp kesip zeytinyağıyla önden hafif öldürün.
Pazıyı sapları dahil kıyıp( sapların en uç, sert yerlerini çıkarıp) ekleyin.
Üzerine nohut, bulgur ve tavuk suyunu da ekleyin. Kaynamaya baslayınca altını kısın.
Nohutlar önceden haşlanmış olduğu için pişmesi uzun sürmüyor.
( ben nohutu haşlayıp paket paket buzluğa atıyorum, çok rahat oluyor!)
Tavuk suyu ayrı bir lezzet katıyor.
İsterseniz suyunu biraz fazla koyup çorba gibi de yapabilirsiniz.
Hem çok lezzetli, hem çok besleyici!
Sıcak sıcak çok iyi geliyor!
Benim bu kış favori yemeğim:))
Afiyet şeker olsun!


Tavuklu-Pestolu Tost


Bayılırım sandviçe/tosta(benim için pek farkları yok, biri soğuk,öbürü sıcak), çok da güzel yaparım. Bazen yemek olsa bile canım ister. Hele domates zamanı şöyle güzel bir beyaz peynirle, taze ekmeğin arasına tereyağını sürüp, yeşil biber, salatalık, domatesle yapılan klasik anne sandviçi yok mudur! Küçükken de bazen özenirdim, kendime güzel bir sandviç hazırlardım. Tam oturup afiyetle yiyeceğim, kardeşim gelip el koyardı. Hadiii otur bir tane daha yap, sinir olurdum. Bunu geçenlerde kavga etmeye başlayan yeğenlerime anlattım, ortalığı sakinleştirmek için, çok hoşlarına gitti. Şimdi her görüştüğümüzde"Hala babam senin sandviçlerini alıp yiyordu hep dimi!?" diye sorup gülüyorlar. Bir zamanlar biz de kardeşimle çok kavga ederdik, onlar gibi. Bayılırdı beni kızdırmaya. Sandviç keyfimin bile içine limon sıkardı:))
Geçen gün gene canım yemek değilde sandviç çekti. Tahıllı ekmeğin arasına kendi yaptığım pesto(fesleğen zamanı bolca yapıp küçük kavanozlarda buzluğa atıyorum) sosundan bolca sürdüm. Bir gün önce tavada az yağda pişirdiğim tavuklardan kestim biraz, üstüne koydum, biraz kurutulmuş domates ve kaşar peynir, doğru tost makinasına, yanına da Uludağ gazoz :)))))

NOT: Bu tostun tavuksuz olanını çok yapıyorum, pesto, kurutulmuş domates, kaşar veya dil peyniriyle, çok güzel oluyor, tavsiye ederim!

7 Mart 2012 Çarşamba

Zeytinyağlı Ayvalı Kereviz


Malzemeler:
Kereviz
1 adet ayva
2 adet havuç
3 adet soğan
2-3 diş sarımsak
2-3 mandalina
1 yemek kaşığı un
zeytinyağ
limon

Soğanları yarım ay doğrayıp en alta diziyorum. Üstüne havuçları, ayvaları, en üste de kararmasın diye limon suyunda beklemiş kerevizleri ve ince kıyılmış sarımsakları koyuyorum. Genelde portakal suyuyla pişirirdim ama bu sefer portakal yok, mandalina suyu ve biraz da normal su. Yanlız suyunu 1 kaşık unu üstüne serptikten sonra döküyorum, sebzelerin üstüne çıkmayacak şekilde.Kaynayana kadar harlı ateşte, sonra ateşi kısıp pişiriyorum. Bu sefer kereviz az diye havucu fazla koydum, havucunu daha az koyabilirsiniz ya da hiç  koymayabilirsiniz. Bence renk veriyor, güzel oluyor koyunca. Tabii pişirirken tuz eklemeyi de unutmayın!
Afiyet Şeker Olsun!!!

5 Mart 2012 Pazartesi

Gaziantep Sefası

Günübirlik Gaziantep turu yaptık, sabah erken ucakla gittik, akşam uçağıyla da döndük. Babama göre delilik:)) Nerden çıktı derseniz, hem seyahat etmeyi hem de Antep yemeklerini özledim. Yılbaşı öncesinde sene sonunda iptal edilecek millerim olduğunu öğrenince, Çigdem'le de konuşup(zaten bir Gaziantep yapalım düşüncesi vardı)hemen biletleri aldık. Hatta tarihini doğumgünüme göre ayarlanmıştık ama sonra Melina da gelmeye niyetlenince ona da uyan bir tarihle değistirdik. En son Meltem de gruba dahil oldu. Daha başka gelmeye can atan arkadaşlarım vardı ama onlarla başka bir sefere artık!
Gaziantep'e çok gittim ama hep iş için. Koştur koştur git, fabrika ziyaretleri, toplantılar...Koştur koştur dön! Bu ziyaretlerin en keyifli tarafı öğlen ve akşam yemekleriydi şüphesiz. Bu gezimizin de esas nedeni o güzel yemekleri özlememdi açıkçası. Şöyle de önemli bir anısı var Gaziantep'in benim için, orası benim vejeterjanlıktan vazgeçtiğim yer. Tam yedi sene balık dahil, hiç et yemedim. Üniversitedeydim, ne olduysa etten huylandım, içim kaldırmaz oldu ve 7 sene hiç ağzıma koymadım. Ta ki Antep'e gidene kadar. Hiç unutmuyorum, bahardı ve tam keme ve yenidünya kebabı zamanıydı. Oranın önde gelen fabrikatörlerinden olan müşterimiz bizi çok güzel bir yere götürdü ve masa öyle bir donatıldıki, ben yemeden duramadım, canım resmen et yemek istedi:))
Neyse, gelelim bugüne. Gitmeden önce internetten gerekli araştırmayı yapsamda, senelerdir iş yaptığımız, artık ordaki ortağımız, abimiz diyeceğim, Kamil Bey'e danışmak istedim. Sonuçta organizasyonu ben yapıyordum ve tabii ki herşey mükemmel olmalıydı. Danışmak için aradığım Kamil Bey bizim için her türlü imkanı seferber edince gerçekten de mükemmel bir seyahat hatta sefahat oldu. Ablası Selma Hanım ve yeğeni Gizem de bize mükemmel ev sahipliği yaptılar!
Havaalanından direkt katmer yemek icin Aşina'ya gidildi. Aşina benim listemde yöresel yemekler için vardı. Katmer için Zekeriya Usta'ya gitmek istiyordum açıkçası. Fakat Kamil Bey' in gene bizim için seferber ettiği Erol Bey Zekeriya Usta'nin olduğu yerde çok fazla kazı olduğunu ve oraya gitmenin çok zor olacağını söyledi. Kazıların nedeni Gazinatep'in yenilenmesi. Ben gitmeyeli 4-5 sene oldu. Çok güzel şeyler yapılmıs, hala da devam ediyor. Neyse...Aşina'da katmerleri götürdük afiyetle. Ben tavsiye üzerine sıcak sütle beraber yedim. Daha güzel, daha lezzetli olamazdı.

Ordan doğruca Zeugma Müzesine gittik. Çok güzel, çok etkileyici, herkesin görmesi gereken bir müze! Yeni müze binası gerçekten çok güzel olmus ve girişteki, projeksiyonla yansıtılan havuz, gibi cok hoş detaylar var. Güvenlik görevlileri bile dolaşırken size yardımcı olup, kendi başınıza fark edemeyebileceğiniz detayları gösteriyorlar, anlatıyorlar. Onların da çalıştıkları yerle gurur duydukları ve ellerinden geleni yapmaya çalıştıkları o kadar belli ki, pek de alışık olmadığımız bir durum. Söylemeliyimki insanin içine su serpen, mutlu eden birşeyler var orada! Çingene kız Gaziantep'in sembolü haline geldiği için karanlık bir odada özel olarak sergileniyor. Bence Mars heykeli de en az onun kadar etkileyici!


Müzeden çıktıktan sonra Halil Usta'ya yemeğe gitmeyi planlamış olsakda acıkmadığımız için kahve içmeye gitmeyi daha uygun bulduk ve Tahmis Kahvesi'nin yolunu tuttuk. Tahmis Kahvesi'nin tavanı bir geminin ters çevrilmis hali, cok enteresan, otantik bir yer. Antep fıstığının olmamış halinden yapılan menengiç kahvesinin de oldukça lezzetli olduğunu söylemeliyim. Dönüşte ya uçağa almazlarsa korkusuna rağmen birer kavanoz almaktan kendimizi alıkoyamadık. Neyse ki problem olmadı :))


Kahve keyfinden sonra saat oldu 13.30. Erol Bey, Halil Usta'ya 14.00'den önce gitmemiz konusunda(14'e kadar yemek bitiyormuş, sonraya kalırsanız birşey bulamazsınız demişti)uyardığı için diğer alternatif olan Küşleme'ye gideriz diyorduk. Ama o da şehir dışında, sanayi bölgesinde oldugu için, git-gel vakit kaybetmeyelim dedik ve öğlen yemeği için şehir merkezinde olan İmam Çağdaş'a gittik. İmam Çağdaş'ı çoğunuz duymuşsunuzdur, Gaziantep ve baklava denince ilk akla gelen isim. Yemekleri de, pardon kebapları da demeliyim, tatlıları kadar başarılı! Önden lahmacun, gavurdağı salatası(domates mevsimi olmadığı için pek başarılı değildi), susamlı ekmek, terbiyeli turp ve yeşillikler geldi,sonra da karışık kebap. Benim favorim küşneme ve Ali Nazik'ti. Terbiyeli şiş ve simit kebabı da güzeldi ama lokum gibi küşneme ve patlıcan zamanı olmamasına rağmen Ali Nazik çok başarılıydı. Yemeye doyamadım. Bir de lahmacunları başka birşey gerçekten. Antepliler İstanbul'da yedikleri lahmucuna lahmacun demiyorlarmış, haklılar:)) Bu arada susamlı ekmeği ilk defa yedim, hoş bir lezzet. Antepliler pazar günleri, susamını kendileri vererek, fırınlarda yaptırırlarmış. Bu detayları da Gizem ve Selma Hanım sayesinde öğrendik, sağolsunlar:)) Yemekten sonra alış-veriş faslına geçildi. Bakırcılar Çarşısı, baharatçılar, Kapalı Çarşı, hepsi de İmam Çağdaş'a yürüme mesafesinde. En çok vakit baharatçıda geçirildi. Tam bitti çıkalım diye düşünürken yeni birşey çıkarıp tattırıyorlar, insan almadan duramıyor. Nasıl bir ceşit ve lezzet zenginliği...Pul biber, tarhun, ev yapımı acı biber salçası, katı üzüm pekmezi(ilk defa denedim, cok lezzetli birşey),içi bütün fıstıklı lokum, nasıl almamki!? Sıvı oldugu icin uçakta kabine almazlarsa korkusundan nar ve sumak ekşisi alamadım yanlız, içimde kaldı. Bu arada yeni birşey öğrendim. Sumak tane olarak da satılıyor. Suyun içine bir miktar sumak tanesi konup, bekletilerek de sumak ekşisi elde ediliyormuş. Bir sürü çeşit arasında herhalde kafam o kadar ambale olmuşki, tane sumak almadan çıkmışım. Bir dahaki sefere, markete alış-verişe giderken yaptığım gibi liste yapıp gideceğim:)) Yemeklik malzemelerin dışında çok güzel bakır ve gümüş kaplama dekorasyon ve mutfak eşyaları satan dükkanlar var. Tabii ki onlara da uğramadan ve alış-verişimizi yapmadan dönmedik:)) En son durağımız yine İmam Çağdaş oldu.

Hem öğlen ayırttığımız(kalmama ihtimaline karşı) tatlılarımızı aldık, hem de öğlen çok doyduğumuz için yiyemediğimiz tatlımızı yedik. Eve getirmek için baklava aldığımdan, orda havuç dilimi yemeyi tercih ettim. Ilık, kıyır kıyır...Nasıl diyeyim bilmiyorum ki, anlatırken bile ağzımı sulandıran bir lezzet!!! Yanlız söylemeliyim ki tadına baktığım şöbiyet de en az havuc dilimi kadar lezzetliydi!
İşte böyle... Yemekse yemek, gezmekse gezmek, akşama hem karnımız hem ruhumuz doymuş olarak,
mutlu mesut evimize döndük. Gerçekten de seyahatten çok sefahat oldu bizim için:))

NOT:
1- Kebapları görünce gözüm dönmüş, fotoğraf çekmeyi unutmuşum!
2- Müzeden çok güzel bir Gaziantep yemekleri kitabı aldım. Denedikçe sizlerle de paylaşacağım.