Sayfalar

21 Haziran 2012 Perşembe

Gurmebüs Ahırkapı Buluşması

O gün nasıl yorgunum, hastayım, evden çıkacak halim yok esasında. Ama kafama koymusum bir kere Kurtuluş gezisinden sonra, "Gurmebüs Ahırkapı Buluşması'na" gidilecek! Ece'nin de evde durmaya hiiiç niyeti yok, nasılsa beni rahat bırakmayacak gezmeye gitmeden. Kurtuluş gezisine Ece'yi götürmedim, çünkü Ece yanımdayken ne yediğimi, ne konuştuğumu anlıyorum. "Sonradan Gurmeler" ekibinden Aycan çocuğum olduğunu öğrenince "niye getirmediniz, getirin, biz ilgileniriz" diyince, Ece'nin de hoşuna gideceğini bildiğim için bu sefer "benim minik gurmem" de geldi benimle. Ece'nin gerçekten de çok iyi bir damak tadı var! Bir kere lezzetli olmayan bir şeyi ona hayatta yediremezsin. Ece yemiyorsa, bilki başarısız bir yemektir! Beğenirse söylerde zaten "Hmmm, lezzetliymiş!"diye. 6 ayı dolduktan sonra, anne sütü yanında ek gıdaya geçtiğimizde, Ece sütle ya da suyla hazırlanan hazır mamaları yemeyi reddetti. Sabahları yumurta sarısı, süt, bebek bisküvisi vs. ile hazırlanan bulamaçı da yemeyi reddetti. Denemediğim mama kalmadı ama hiç birini istemedi. Benim kızım direkt zeytinyağlı yemekler, domatesli-fesleğenli spagetti, kahvaltıda yumurtanın sarısı, zeytin vs. yemeğe başladı. Hiç unutmuyorum sadece dört dişi varken, enginar dolmasının yaprağını nasıl kemirdiğini görenler inanamamıştı! Neyse, uzun lafın kısası  "bu toprakların en lezzetli hareketi Gurmebüs", ana-kız tam bize göre bir hareket! Bir kere "Sonradan Gurmeler" ekibi süper, organizasyon kusursuz! Oraya bir gittik ki, bir sokağı donatmışlar resmen! Neler yokki? Dordurmacısından nohutlu pilavcısına, lokmacısından şerbetçisine, çalgıcısına varana kadar tam bir sokak şenliği! Yemekler harika, sohbet, müzik, eğlence...
Oraya vardığımızda karnımız acıkmıştı. Önce şöyle bir dolandık neler var diye. Nohut-pilavı görünce Ece'nin ne yiyeceği belli oldu çünkü bayılır, en sevdiği yemeklerden biri!

    Armada Hotel'den Nohutlu Pilav


    Armada Hotel'den Portakallı İrmik Helvası

    Giritli Restoran'dan Lokma

    Balıkçı Sabahattin'den Torik ve Midyeli Pilav

    Karışma Sen'den Tarama
    Tarama'nın sunumu çok hoştu! Yanında grisinilerle servis ettiler!

    Tahinli Dondurma ve Ahırkapı Şerbeti de Armada Hotel'dendi!

Karnımızı doyurduktan sonra daha öncekine katılamayanlar için yapılan küçük bir tura katıldık. Önce "Türkiye Gezginler Klübü Derneği" merkezi önünde bir mola verdik. Prof.Dr.Orhan Kural bu binayı nasıl aldığını, kullanılabilir hale getirebilmek için ne mücadeleler verdiğini anlattı. "Gelişmek, ilerlemek istiyorsak da gezip, görmeliyiz" diyerek konuşmasını bitirdi. Oradan sonra biraz ileride, şimdi müze olan "Hamamizade İsmail Dede Efendi'nin evine gittik. Dede Efendi Osmanlı zamanının meşhur bestekarı! Bu ev de kendisine 2.Mahmut tarafından hediye edilmiş.

Maalesef evin şu anda sadece "selamlık" kısmı mevcut. "Haremlik" kısmı Kalyon Oteli yapılırken hiç edilmiş! Bizim kadar tarih zengini olup da bunun kıymetini bilmeyen, koruyamayan bir memleket daha var mıdır acaba!? Ev bu haliyle bile o kadar güzel ki, bayıldım! Orjinal hali denize kadarmış, kim bilir nasıl güzeldi!

     Küçük turumuzdan sonra şenlikli sokağımıza geri döndük ve yiyip, içip, eğlenmeye devam ettik!


     Günün son olayı ise "Gurmebüs turuna katılım ve teşekkür" belgelerimizin verilmesiydi!


Ayrılma zamanı geldiğinde anlaşıldı ki herkesin aklında aynı şey var, Armada Hotel'in terasında birşeyler içmek! Uzun zamandır gitmek isteyip de bir türlü gidemediğim oteli görmek için de iyi bir fırsat oldu benim için. Otel güzel, ama terası muhteşem! O kadar yemeğin ve tatlının üstüne ben bir Türk kahvesi içtim, iyi geldi. Bir yarım saat kadar oturduktan sonra biz eve dönmek üzere kalktığımızda Ece şöyle söyleniyordu "Anneee biz niye gidiyoruz? Onlar niye oturuyor hala? Gitmeyelim anne, biz de oturalım, lütfeeennn!!!"

NOT: Kandil simidini bile düşünmüşlerdi! Benim orda yiyecek halim kalmadığı için yanıma aldım, akşam yedik ve  "Helal Olsun Sonradan Gurmelere!"diyerek kendilerini andık:))))

20 Haziran 2012 Çarşamba

Menemen


Bayılırım menemene! Sadece kahvaltıda değil, sabah, öğlen, akşam, her saat yiyebilirim! Yazın evde yemek olmadığı zaman, menemen malzemeleri varsa problem yoktur benim için:)) Bazıları soğanlı yapar, bazıları soğansız, herkesin kendine göre bir tarifi vardır. Ben soğansız yaparım. 2-3 tane çarliston ya da yeşil köy biberinin çekirdeklerini çıkarıp, kıydıktan sonra zeytinyağ ve tereyağ karışımında biraz yumuşayana kadar çeviririm. Sonra küçük küp küp kesilmiş domatesi ve tuzunu eklerim. Domatesler ölmeye başlayınca da önce çırpılmış bir yumurtayı(bu 1-2 kişilik menemen için) ekleyip, karıştırırım, sonra da kaç yumurta koyacaksam onları da açtığım yuvalara kırarım. Yumurtaların üstü kabuk tutana kadar bir kapak kapatırım. Eğer yumurtaların sarısı  bandırmalık kıvamda olsun istiyorsanız(ki ben öyle severim) bu aşamada başında durun, bırakıp gitmeyin, zira üstü beyazlanınca hemen kapağını açıp, ocaktan almak gerekir. Yoksa sarısı katılaşır. Üzerine biraz taze çekilmiş karabiber, yanına çıtır ekmek(mümkünse köşesi), çay ve bir dilim Ezine beyaz peynir! Olay bitmiştir, tamamdır,afiyet olsun:))

11 Haziran 2012 Pazartesi

Gurmebüs'le Kurtuluş'da Lezzet Durakları Keşfi

Gurmebüs yukardaki şirin otobüs! Hiç bir otobüse bu kadar çok binmek isteyebileceğim aklıma gelmezdi! Ama söz konusu "bu toprakların en lezzetli hareketi" olunca istiyorsunuz! Ben çok istedim, bindim de, inmeye de niyetim yok ona göre!
Gurmebüs "Sonradan Gurmeler" ve Armada Otel'in bir projesi. "Sonradan Gurmeler" yemek yemeyi seven ve çoğu ODTÜ'den arkadaş bir grup genç. Hepsi çok şeker! Armada Otel'in alıp restore ettiği 1957 model Mercedes otobüsle İstanbul'daki lezzet noktalarını keşfediyorlar. Çok iyi organize olmuşlar ve seçtikleri noktalar da çok isabetli! Ben Kurtuluş gezisiyle katıldım aralarına. Çok keyifli ve lezzet dolu bir gezi oldu!

Taksim'de otobüse bindik, Pangaltı'da inip turumuza başladık. İlk durak "Pangaltı İşkembe Salonu'ydu". İtiraf edeyim hayatımda hiç işkembe içmedim, gün ortasında da ilk denememi yapmak istemediğim için ben mercimek çorbasını tercih ettim. Arnavut asıllı bir aile işletmesi ve şu anda başında 3.kuşak Ali Bey var. Bütün çorbalar et-kemik suyuyla pişiriliyor ve benim içtiğim gayet lezzetliydi! Bir dahaki sefere gece gelip işkembe de denemek lazım!

İkinci durağımız "Tuşba Şarküteri" oldu ki burası benim bu turdaki favori mekanlarımdan biri! 1968 yılında Ermeni meze mucidi Vartan Türker ve Vanlı Doğan Yörükoğlu tarafından kurulmuş. "Tuşba" da Van'ın eski isimlerinden biri zaten. 1978'de işletmeyi devralan Selahattin Baykal soğuk mezeleri kendisi yapıyor. Biz tarama, çerkez tavuğu, patlıcan salatası ve topik yedik. Hepsinin kıvamı yerinde, lezzeti harikaydı. Evime yakın olsa buranın müdavimi olurdum, o kesin!


3.durağımız Adana Ocakbaşı'ydı. 1978'de açıldığından beri ocakbaşında misafirlerini ağarlayan mekanda yarım porsiyon Adana'yı, yanında sumaklı soğan, közlenmiş biber, domates, soğan ve ezmeyle beraber afiyetle yedik:))


Bir sonraki durağımız "Göreme Muhallebicisi'ydi". Burada iki seçenek vardı, manda yoğurdu ya da kazandibi. Bir sonraki durak da turşucu olacağından, hemen günün sürprizi Bayan Maria'ya(Maria'nın bahçesi) danıştım.  Bayan Maria, tatlının üstüne turşunun pek iyi gelmeyeceğini söyleyince manda yoğurdu yedim ama aklım tatlılarda kalmadı desem yalan olur! Gerçi yoğurt da üstü kaymaklı kaymaklı pek güzeldi cidden! Bu arada Kurtuluş'da çocukluk anıları olan Bayan Maria bu tura özellikle katılmak istemiş!


5.durağımız "Pelit Turşucusu'ydu". 60 yıllık mekandaki turşular, Ankara Çubuk salatalık turşusu hariç, sirkeyle yapılmakta(Allah rahmet eğleyin, Adile Naşit'in "Turşucu" filmi geldi aklıma ve sormadan duramadım)! Kapasitem dolmaya yakın olduğu için burada sadece en sevdiğim çeşitler olan lahana ve salatalık turşusunun tadına baktım:))


6.durağımız benim ikinci favorim "Nazar Pastahanesi'ydi". 53 senelik bu işletmenin sahibi Bahattin Bey işine aşık insanlardan ve aynı zamanda da profesyonel maraton koşucusu! İnanılmaz lezzetli profiterolünün yapımında Belçika çikolatası ve Hollanda kakaosu kullanıyor. Çikolata sosu insanın ağzını sarıp, kendinden geçiren cinsten, hamuruysa pamuk gibi! Yanlız profiterolümüzü burada yemedik, paket yaptırıp, yanımıza aldık son durakda yemek üzere. Karadenizli hemşerim Bahattin Bey'in ikram ettiği bir küçük eklere hayır diyemedik ama...



Son durağımız senelerce babamdan duyduğum "Madam Despina Meyhanesi'ydi". Madam Despina, Türkiye'nin ilk kadın meyhane işletmecisi! 16-17 yaşlarında girdiği bu sektörde, ilerki senelerde patron ve sonra efsane olmuş! Burası herhalde kıymetini bilmemiz ve korunması gereken sayılı değerlerimizden. Madamın, mekanın orjinali gibi korunması şartıyla devrettiği Ercan Bey de buranın "soyut kültür değeri" olarak korunması ve kapanmaması için uğraşıyor! Mekanın favorileri olan ciğer ve pilakiyle beraber birer tek atmaktan kendimizi alıkoyamadık!





Üfür üfür esen bahçesinde, şırıl şırıl akan çeşme eşliğinde, aynı kafadan insanlarla sohbet-muhabbet başka türlü keyifliydi! "Ay bu şimdi kaç kaloridir acaba"," aman bu çok kilo aldırır şimdi" vs. duymadan keyifli keyifli yedik, içtik,sohbet ettik. Tekrarını sabırsızlıkla beklediğim bir gezi oldu benim için!!!


8 Haziran 2012 Cuma

Eda Kebap


Taktım mı takıyorum bazen, birinden duyayım ya da bir yerde göreyim, yerini bulana kadar, gidip yiyene kadar içim rahat etmiyor! Eda Kebap'a da takmıştım, meğer burnumuzun dibindeymiş senelerdir! Olsun geç olsa da bulduk:)) Deyme meşhur kebapçılara 10 basar bence! Yemeklerin lezzeti, servisi, işinin başındaki sahibi...Biraz salaş ama böylesi daha iyi!
Oturur oturmaz mezeler gelmeye başlıyor...


Humusun hem kendi, hem üstündeki pastırması harika!  Yanına koydukları muhammara, ki ben bir dahaki sefere ayrıca getirmelerini istiyeceğim, çok güzel. Gavurdağı salatası taze yapılmış, ekşisi, cevizi kararında. Patlıcan salatası da tam olması gerektiği gibi. Hepsi birbirinden lezzetli!

Eşimin yeğeni gelmişti, ailecek gittik, hepimiz beğendik!
Yemekten sonra tatlı için, şimdi bir de havuç dilimi varsa tam olur dedim, "Var tabii, Kilis'den geliyor" dediler ve beni mest ettiler. Ama havuç dilimi Gaziantep'de yediklerim gibi değildi, biraz kuru geldi bana!

Kebabı ortaya karışık istedik, adana, çöp şiş, pirzola ve küşleme. Hafif acılı marinesiyle çok lezzetliydi hepsi!
Canımız kebap istediği zaman nereye gideceğimiz belli oldu artık, öyle söyliyeyim:))
Tavsiye ederim efendim!!!

6 Haziran 2012 Çarşamba

Kuru Kayısı-Üzüm ve Fındıklı Biscotti

Daha önce incirli, bademlisini yapmıştım. Bu sefer kuru kayısı, fındık ve biraz da siyah kuru üzüm koydum.
Ben bu haliyle daha çok beğendim.  Çayla veya kahveyle çok güzel oluyor.  Tarif için bakınız http://www.gozkarariyemekleryapangezente.blogspot.com/2011/12/biscotti-bademli-incirli.html


Afiyet Olsun:))

5 Haziran 2012 Salı

Elmalı Kek


Hafta arası bir fırsatını yaratıp, yarım saat için bile olsa Çiğdem'e uğramaya çalışırım. Bir kahve, biraz sohbet iyi gelir bana, bir nefes alırım:)) Geçenlerde uğradığımda bir baktım bizimki döktürmüş, affetmedim tabii:))
Suna Teyzesinin tarifiymiş, pek lezzetli! Yanına da çay, ooohhh!

Malzemeler:
Hamur için:
3 yumurta
1 paket margarin(yumuşamış)
2 su bardağı şeker
2 yemek kaşığı yoğurt
750 gr un
1 paket kabartma tozu

Ara malzeme için:
5-6 adet elma
1 avuç ceviz
1 kaşık toz şeker
tarçın

Hamur için bütün malzemeleri karıştırın, yarısını fırın kabınızına döküp, ara malzemeyi koyduktan sonra, kalan yarısını da onun üzerine dökün. 170 derecede üstü pembeleşinceye kadar pişirin. Soğuduktan sonra üstüne pudra şekeri serpin.
Afiyet Olsun:))

1 Haziran 2012 Cuma

Pastırmalı Patates Köfte



Birkaç ay önce yabancı yemek programlarından birinde seyretmiştim. Onlar kalan patatesleri değerlendirmek için bacon'la yapmışlardı. O zamandan beri aklımda denemek. Geçen gün evde hazır hem pastırma hem de patates varken deneyeyim dedim. 4- 5 tane patatesi soyup, dörde bölüp haşladım. Pişince suyunu süzüp, patatesleri çatalla biraz ezdim. Biraz zeytinyağ, rendelenmiş kaşar, minik küp küp kesilmiş dil peyniri,tuz, karabiber, biraz muskat(rendeledim), bir çırpılmış yumurta ve küçük kare kesilmiş pastırmaları ekledim. Elimde köfte şekli verdim. Birazını sade olarak birazını da ekmek kırıntısına batırıp zeytinyağında kızarttım.
Dışı ekmek kırıntılı olanlar daha güzel oldu. Köfte olarak hazırladıktan sonra önce yumurtaya sonra ekmek kırıntısına batırsam belki daha da iyi olabilirdi. Bir dahakine öyle deneyeceğim. Ama lezzetli oldu!
Afiyet Olsun:))