Bozcaada'ya hep günübirlik gittim, ilk defa bu sefer adada kaldım ve tadına vardım! Zaten çok sevdiğim, keyif aldığım bir yerdi ve Ece'nin ilk defa denize girmesini istediğim yer. Ecos ilk defa denize Bozcaada'da giremedi ama yüzmeyi orada öğrendi!
Bir gün Melina'yla ordan burdan konusurken, Haziran sonunda Bozcaada'da "Şarap Tadım Günleri" yapılacağını söyledim ve keşke gidebilsek dedim. Tesadüf, Bozcaada aşığı arkadaşım zaten o tarihlerde gidecekmiş, beraber gidelim istersen deyince, ben hemen atladım tabii. Bozcaada keyifli bir yer zaten ama Melina'yla daha bir keyifli! Melina, Ecos, ben, "üç kafadarlar" düştük yola. Sabah erken yola çıkıp, öğlen orda olmayı planlarken, maalesef öğlen çıkabildik ve akşam adaya ulaştık. Geyikli'ye varmamız, şehiriçi trafiğin başlamış olması ve yol çalışmaları nedeniyle tek şeride düşen yollar yüzünden, akşamı buldu. Gitmeden internetten Gestaş feribot seferlerini kontrol etmiştim ama, saat 7 feribotuna yetiştik diye sevinirken, bir de baktık ki bir sonraki sefer 8'de. Bir saat Geyikli sahilde oyalandıkan sonra, adaya gitmemiz, eşyaları otelimize bırakıp, yemeğe gitmemiz hayli geç oldu tabii. Halbuki biz güneşi batırmaya gitmeyi planlıyorduk o akşam! Neyse, üstümüzü değiştirip çıktık hemen ya Lodos ya da Martı'ya gitmek üzere. Cuma akşamı rezervasyonumuz olmasa da, Martı'da Oya Hn. sağolsun bize bir masa ayarladı. Birer duble rakı yanında kalamar tava, salata, fava,patlıcan salatası ve ızgara ahtapotu afiyetle mideye indirdik. Özellikle kalamarı ve ahtapotu taze, lokum gibiydi, favası da çok lezzetliydi! Yeni yerinde Martı'nın keyfini çıkardık o akşam!
Ertesi sabah denize gitmek için yanıp tutuşan Ecoş saat 6'da uyanınca, saat 8'e kadar odada zor oyalandık. 8'de biraz dolanıp, 8.30'da başlayan kahvaltıya kadar vakit geçirmek üzere kendimizi dışarı attık. Ada sabah erken saatte, çoğu daha yatağından çıkmamışken, o kadar keyifliki, sabah yürüyüşlerini orada kaldığımız 3 gün boyunca aksatmadık!
Mitos Oteli, kendi plajı olmasından dolayı tercih etmiştik fakat bizi kötü bir sürpriz bekliyordu. Senelerdir aynı plajı şletmelerine rağmen bu sene onlara plajın işletmesi verilmemişti ve mahkemelik olmuşlardı. Heyecanla mahkemenin sonuçlanmasını ve plajın açılmasını bekliyordu herkes çünkü koca adada şezlongu, şemsiyesini bırak, doğru düzgün duşu, kabini, tuvaleti olan tek plaj orasıymış. Denize girmek için mecburen Ayazma plajına gittik ve girişinde bulunan "Boruzan"ın önünden denize girdik. Plaj kum ve deniz sığı, tam çocuklulara göre! Ayazma plajını Bozcaada'nın futbol klübü işletiyor ve şezlong ve şemsiye için 5'er TL alıyorlar. Deniz kenarında kabin,duş ve tuvalet yok nedense. Bunlar için yukarı Boruzan'a çıkmanız gerekiyor ki, oranın durumu pek parlak değil maalesef! Kabinler eski, kilitleri yok, su bazen akıyor, bazen akmıyor. Akmadığı zaman merkezden kesildiğini söylüyorlar, öyle bir yerde neden su deposu yaptırmamışlar anlaşılacak gibi değil. Tek bir tuvalet var, ben mecbur kalıp da girdiğim zaman idare eder durumdaydı,öyle söyliyeyim.
Her sabah plaja ilk gidenlerden olduk Ecos sayesinde. Deniz o kadar güzel ki, bütün olumsuzluklara rağmen, çok keyif aldık. Tabii bu söylediğim soğuk deniz sevenler için geçerli çünkü deniz suyu gerçekten çivi gibi, atlayınca kendine geliyorsun, tam bana göre:)) Yanlız plajda işin yemek kısmı da pek parlak değil maalesef. İlk gün Boruzan'dan patates kızartması, midye dolma ve gözleme aldık, hepsi çok kötüydü, yiyemedik. Adada enteresan bir durum var, ada halkı dışarıdan gelip de güzel yerler yapan kişilere, işletmelere pek sıcak bakmıyor ama kendilerini de gerekeni yapmıyor. Nedenini anlamak mümkün değil, çünkü adanın şarap dışında ki geçim kaynağı turizm ve sezon kısa. Bu kısa sezon için ellerinden geleni yapmaları gerekirken ben tam tersini gördüm ve inanamadım.
İkinci akşam için geçen hafta ayrıca bir yazı yazdığım "Maya"ya rezervasyonumuz vardı. Denizden otelimize dönüp, hazırlanıp 7.30 gibi gittik. Maya, Selçuk Aykan'ın bağ evinin bahçesinde, birkaç masalı, gelenleri evde arkaşlarını ağarlarmış gibi ağarladığı bir yer. Ortam, yemekler...herşey 10 numara, çok keyifli!
Adaya giderseniz Maya'da yemek yemeden dönmeyin sakın! Detaylar için bakınız http://www.gozkarariyemekleryapangezente.blogspot.com/2012/06/maya-bozcaada.html
İkinci gün gene sabah turumuzu yapmak için otelden çıktık, ama bu sefer öğlen yemek üzere adanın meşhurlarından "Çiçek Fırın'ın" ara sokaktaki yerine gidip, birşeyler aldık. Çiçek Fırın'ın herşeyi güzel, sakızlı kurabiyesi ve peynirli dereotlu poçası ise bizim favorimiz oldu. Adanın merkezinde bir de pastahaneleri var.
Öğlen fırından aldıklarımızı atıştırsak da akşamüstü plaj dönüşü yol üzerindeki Tayyare Pizza'ya uğramadan edemedik. İyiki de gitmişiz. Hobisi uçaklar olan Diyarbakır'lı işadamı Ferhat Bey gerçekten mekan olarak çok orjinal ve güzel bir yer açmış.
İtalya'dan özel getirtilen fırında pişirdikleri pizzaları da oldukça başarılı! Biz vejeteryan ve roka-parmesanlı yedik, ikisi de çok lezzetliydi. Sadece parmesanı pizzanın üzerine traşlayıp koyacaklarına rendelemişlerdi ki, bu konuda kendilerini de uyardık.
Pizzanın yanında birer kadeh de kırmızı şarap içtik, Amadeus Cabarnet Sauvignon, meyve aromalı ve hafif baharatlı, içimi kolay bir ada şarabı, bizim çok hoşumuza gitti. Burada koltukların bir kısmı orjinal uçak koltuğu ve oyuncak uçaklar var, Ecos bunlara bayıldı. Çocuklu ailelere özellikle tavsiye ederim.
O akşam ise Lodos'a rezervasyon yaptırmıştık ama pizzalar bizi biraz tıkamış herhalde pek hakkını veremedik, sadece birkaç çeşit meze yedik. Ben sakızlı enginarı merak ediyordum. Enginar lezzetliydi ama sakız tadını pek alamadım, daha çok hardal tadı baskındı. Kabak çiçeği dolması ve midye dolma fena değildi, deniz börülcesini ise beğenmedim maalesef çünkü sıkıp suyunu çıkarmışlar, posası kalmıştı resmen.
Lodos'da en çok beğendiğim, hepimizin bayıldığı karadut soslu sakızlı muhallebisiydi!
Ecosun deyimiyle "Çok fena!"
Altındaki beyaz çikolatalı tabanı çok yakışmış, üstünde karadut sosuyla çok lezzetli gerçekten!
Son günümüzde öğlen yemeği için Vahit'in yerinden ekmek arası köfte aldık. Lezzet idare etse de koca ekmeğin içine 2 tane köfte koyarak oldukça şişirme bir sandviç yapmışlardı. Plaj çıkışı önce Corvus'un fabrikasına gittik şarap tatmak ve almak için fakat sadece 2-3 çeşit tadabiliyorsunuz. Üstelik mağazada duran bey çok iyi niyetli olsa da bilgisi oldukça yetersizdi. Bu durumda bildiğimiz birkaç çeşitten alıp çıktık. Sonra cumartesi akşamı çok yoğun olduğu için konuşamadığımız Selçuk'un yanına Maya'ya uğradık. Biz en fazla 1 saat konuşup çıkarız derken, gece biri geçiyordu ancak çıkabildik. İlk seferinde müşteri olarak gittiğimiz yerde bu sefer misafirdik ve gene çok keyifli bir akşam geçirdik. Sabah ilk feribota bineceğimiz için, otele gidip çantalarımızı hazırlayıp, saatimizi kurup yattık. Dönüş için Ece'yi ikna etmemiz biraz zor oldu! Paramızın bittiğini, tekrar gelebilmek için İstanbul'a dönüp çalışmamız gerektiğini söyleyince ikna oldu ancak. Ece'nin deyimiyle "Ada parası kazanmak için" döndük, en kısa zamanda tekrar gitmek üzere...:))
NOT: Şarap Tadım Etkiliklerinin hiçbirine plajdan erken çıkamadığımız için katılamadık maalesef:(
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız?