Sayfalar

30 Nisan 2012 Pazartesi

Deniz Börülcesi



Ben de çok seviyorum, kızım da! Alaçatı pazarından almıştım, yeni çıkmaya başlamıştı. Burada markette görünce gene dayanamadım. Esasında çok kolay yapması ama ayıklaması biraz el tutuyor. Yıkadıktan sonra tuzlu kaynayan suya koyup haşlıyorsunuz(yumuşayana kadar, fazla değil). Haşlandıktan sonra sapının dibinden tutup çektikçe, yeşil kısımları kılçıklarından ayrılıp elinize geliyor zaten. Üzerine sızma zeytinyağ, limon suyu ve ezilmiş sarımsakla sos yapıp dökün. İşte bu kadar!

Afiyet Şeker Olsun:))

NOT:  Tuzlu suda haşlandığı için tuz koymanıza  gerek kalmayabilir, tadına bakmadan eklemeyin, çok tuzlu olunca hoş olmuyor!

27 Nisan 2012 Cuma

Enginarlı Pilav



Enginarlı pilavı İzmirli canım arkadaşım Çiğdem'den öğrendim. Duyar duymaz denedim ve bayıldım, o zamandan beri de enginar zamanı hep yaparım. Ben 5 küçük enginar çanağı ve 1 su bardağı prinçle yaptım bu sefer. 5-6 sap taze soğan, 1 sap taze sarımsak kıyılıp, 1 su bardağı prinç ve sızma zeytinyağıyla, prinçler tıkır tıkır olana kadar sotelenir. 1 limonun suyu, tuzu ve üstünü biraz geçecek kadar su eklenir. Pişince bol kıyılmış dereotu konur. İster ılık, ister soğuk,ister tek başına, isterseniz de et yanına...
Afiyet Şeker Olsun:))

26 Nisan 2012 Perşembe

Set Balık



Haftasonu eşimin doğumgününü kutlamak için Set Balık'a gittik. Deniz ürünleri yemek istediğimiz zaman biz Set'e gideriz senelerdir çünkü orada hem mezeler ve balık harikadır hem de balık yiyoruz diye kazıklanmayacağımızı biliriz. Her gittiğimizde de mutlaka yeni bir meze veya balık çeşidi yapmış olurlar!
Bu sefer ben daha girerken masalardaki değişik mezeleri gördüm ve bizle ilgilenen şefe menüye koydukları yeni mezeleri denemek istediğimizi söyledim. Meğer bu sefer menünün 70%'ini yenilemişler. Neler yapmamışlarki, balık mantısı, balık iskender, balık pizzası...Şaka gibi... Bunlar da ne böyle, olur mu hiç diye düşünebilirsiniz ama oldurmuşlar kardeşim. Bizim beğenmediğimiz, bu da olmamış dediğimiz bir çeşit olmadı. Hatta ilk defa gelen arkadaşlar bu kadar çok çeşit karşısında şaşırıp kaldılar. Fakat bombayı en sonunda patlattılar. Orada mezelerle(çoook çeşit var, çok) karnımız doyduğu için en son ortaya balık söyleriz, tadımlık . Son favorimiz ise "Patlıcanlı Levrek"leriydi ama bu sefer "Levrek Dolması"yaptıklarını ve mutlaka denememiz gerektiğini söylediler. Ee biz de denedik tabii:)) Yanında mısır ekmeği ile servis ediyorlar, bandır bandır ye, hatta kaşıkla ye, öyle birşey! Kendimizden geçtik desem abartmış olmam. Üstüne de tatlı, ki tatlıları ayrı olay ama bu sefer en çok sevdiğimiz tahinli dondurması kalmamıştı maalesef! Anlayacağınız her Set dönüşü olduğu gibi, bu seferde evde Garfield pozisyonu alındı, sırtüstü, kıpırdamadan yatmaca...:)))

NOT:
1- Set Balık'ı yazmayı düşünmediğim için mezelerin fotoğrafını çekmedim. Öyle her gittiğim yerde fotoğraf çekip, tweet atmaktan hoşlanmıyorum, çünkü ne yediğini anlıyorsun o zaman ne de doğru düzgün sohbet edebiliyorsun. Ama "Levrek Dolması" fikrimi değiştirdi:))
2- Uygun fiyatlı olmalarının nedeni nakit çalışmaları, kredi kartı kabul etmiyorlar, gitmek isterseniz bilginize!

24 Nisan 2012 Salı

Çikolata Bombası



Geçen hafta eşimin doğumgünü vardı. Pastasını evde kızımla beraber yapmak istedik ve çikolatalı pasta yapmaya karar verdik. Birkaç hafta önce Tchibo'da mutfak malzemeleri haftasıydı ve ordan aldığım birkaç aleti de denemek için iyi bir fırsat oldu. Gene birkaç sene önce televizyonda bir programdan not aldığım kakaolu pandispanyayla yapılan çikolatalı kek tarifini de sonunda denemiş olacaktım. Pandispanyayı not aldığım şekilde yaptım ama herhalde yazmayı unuttuğum birşey vardı! Kekin ortası kabardı ve çatladı. Üç kata ayrılabilmesi gereken kek, ortası kabarık ve çatlak, şekilsiz birşey oldu. Güya üç katlı, ganajlı bir pasta yapacaktım. Önce biraz moralim bozulmadı desem yalan olur ama olayı  hemen tersine çevirdim:)) Kekin bozuk olan üst tarafını kestim, baz olarak kullanabileceğim alt kısmının üzerine de Nigella'nın "çikolatalı mousse"unu yapmaya karar verdim, ki bu mousse tek başına da süper oluyor, ara sıra yapıyorum. Baz olarak ayırdığım keki ayarlanabilir kek kalıbının içine koydum, şerbet hazırlayıp keki ıslattım. Sonra da mousse'u yapıp, üzerine döküp, biraz donduktan sonra da pastanın üstünü renkli şekerlerle süsledim. Sonuç "Çikolata Bombası"!!! Ufak bir parçası bile çikolata krizine girenleri kendine getirebilecek, çok lezzetli, buram buram çikolata kokan bir pasta oldu:))




Kek için:
5 yumurtayı 1 su bardağı şeker ile iyice çırpın. 250 gram çikolatayı benmari üsulü eritip ekleyin. 2 yemek kaşığı kakao, 1 su bardağı un ve 1 tatlı kaşığı kabartma tozunu ayrı bir kapta karıştırıp yumurta karışımına ekleyin. Bu karışıma da yarım çay bardağı krema ve yarım çay bardağı ılık su ekleyin. Önceden ısıtılmış fırında 170 derecede 35-40 dakika pişirin.

Şerbet için:
1 su bardağı su ile 1 su bardağı şekeri kaynatın.



Nigella'nın çikolatalı mousse'u:
250 gr bitter çikolata (ben Eti Karam'ın 70% kakaolu olanını kullanıyorum)
1/2 paket tereyağ
2 küçük kutu krema
1 paket marshmallow( ben Haribo kullanıyorum ve paketin 3/4'ünü koyuyorum)
Kremayı iyice koyulaşana kadar çırpın. 250 gr çikolata ve tereyağını bir tencerede eritmeye başlayın, onlar erirken marshmallowları da ilave edin ve marshmallowlar eriyene kadar sürekli karıştırın. Bu karışımı kremayla karıştırın, servis etmeden önce en az birkaç saat buzdolabında bekletin.

Afiyet Şeker Olsun:))


NOT:
1- Kekin tipi bozuk olsa da acayip lezzetli oldu:))
2- Şerbet miktarı üç katı ıslatmak için, kek tek kat kalınca 1 su bardağından yapılan şerbet fazla geliyor!

20 Nisan 2012 Cuma

Fırında Peynirli Ekmek


Beyaz peyniri ezip içine kekik, zeytinyağ, isterseniz biraz kırmızı pul biber ve bir de çırpılmış yumurta koyup karıştırın. Ekmeklerin üzerine sürüp, fırında üstü kızarıncaya kadar pişirin.
Afiyet Şeker Olsun:))

NOT: İsterseniz yumurta koymadan da yapabilirsiniz, öyle de güzel oluyor!

Alaçatı - Zeytin Konak Otel


Alaçatı'ya gideceğiz, otel arıyorum organizatör olarak ama köpek ve çocuk kabul eden otel bulamıyorum. En sonunda o kabul etmeyenlerden birine sordum, var mıdır bildikleri bir yer diye, onlar da "Zeytin Konak" olabilir, bir konuşun dediler. İşte böyle, biraz mecbur kalıp rezervasyonu yaptırsakda, gidip kalınca gerçekten iyi bir seçim yaptığımızı anladık. Sahibesi İlknur Hn. çok şeker, her konuda yardımcı olan ve misafirlerini rahat ettirmeye çalışan bir hanım(buraya yerleşmeden önce bir turizm acentasının genel müdürüymüş, hizmet sektörünü bilmenin faydaları!). Aynı şey çalışanları için de geçerli! İlknur Hanım ve eşi Ertuğrul Bey 11 sene önce Alaçatı'ya yerleşen windsurfçüler. İkisi deTürkiye'yi 2000 Sydney Olimpiyatlarında temsil etmişler. Ertuğrul Bey 2004 Atina Olimpiyatlarına da katılmaya karar verince Alaçatı'da daha rahat hazırlanabileceği için, karar vermeleri biraz zor olsa da, sonunda buraya taşınmışlar.  Ertuğrul Bey halen profesyonel sporcu. 2002 senesinde taşınmışlar ve taşındıktan bir sene sonra Ali doğmuş ve İlknur Hanım 3 odalı bir otel işletmeye başlamış. 5 sene önce ise şu anki Zeytin'i kiralamışlar. Zeytin Konak Otel 4 taş evden oluşuyor, 2 tane de havuz var. Çok zevkli, abartısız bir dekorasyonu var. Evindeymiş gibi rahat ediyorsun. Huzurlu, keyifli...


Büyük bir bahçeleri var, tam çocuklulara göre, koşup oynayabilecekleri. Oradaki pek çok otel gibi oda-kahvaltı çalışıyorlar. Kahvaltıları oldukça zengin, reçel ve peynir çeşitleri bol, bal, kaymak, tereyağı, zeytin çeşitleri.... Ayrıca hergün bizi şaşırtan bir çeşit ikram ettiler, ilk gün pişi, ikinci gün ise gözleme vardı. Sabah sabah sıcacık taze yapılmış böyle süprizler iyi geliyor gerçekten. Bir de İzmir tulumu olsa 10 numara olacaktı:))

Yolu Alaçatı'ya düşenlere tavsiye edilir efendim:))


18 Nisan 2012 Çarşamba

Bebek Enginarlar



İstanbul'da hiç rastlamadım bu kadar küçüğüne, Alaçatı pazarında görünce dayanamadım:))
Dış kabuklarını soydum, yaprakların uçlarını kesip ikiye böldüm ve buharda haşladım.
Üzerine ilk hasat sızma zeytinyağ, limon, tuz, budur...
Afiyet Şeker Olsun:))

17 Nisan 2012 Salı

Çağlalı Bakla


Alaçatı pazarından aldıklarımı pişirdim dönünce. İlk defa çağla aldım, nasıl pişirsem diye düşünürken, bu geldi aklıma, gayet de güzel oldu:))
Kıyılmış birkaç diş sarımsağı ve bir orta boy soğanı önden sızma zeytinyağıyla tencerede biraz çevirdim. Sonra baklaları ekledim ve baklalar yumuşamaya başlayana kadar karıştırarak pşirmeye devam ettim. Baklalar yumuşamaya başlayınca çağlaları, tuz ve şekerini de ekledim. Üzerini örtecek kadar su koydum. Yoğurt ve dereotuyla servis ettim.
Afiyet Şeker Olsun:))

13 Nisan 2012 Cuma

Alaçatı Ot Festivali-3


"OT TOPLAMA " yarışmasını kazanan Nadir Neda Erol çifti, 201 çeşit ot toplayarak birinci olmuşlar!

"OT AŞI" YARIŞMASINDA DERECEYE GİRENLER VE KAZANAN YEMEKLERİN TARİFLERİ:

1- Hatice Akpınar - Otlu pişi
2- Yasemin Sütçü - Zeytinyağlı enginarlı bakla
3- Wendy Kirk - Rezene, pırasa, kekik ve haşhaşlı tart ( Çok merak ediyordum, ne yaptı diye!)



HATİCE AKPINAR
PİŞİ
 Malzemeler = 1 kg un, 1 yumurta, 250 gr yoğurt, 1 çay kaşığı karbonat, tuz.
İçinin hazırlanması = taze soğan, ıspanak, maydanoz, çiğden doğranıp karıştırılacak. Hafif tuzlanacak.
Yumuşak bir hamur yap. Yumurta büyüklüğünde bezeler yap. Yerli buğday unu ile unlayarak 15 cm çapında aç. Hazırlanmış içi hamurun yarısına koy, üstünü kapat. Yarım daire şeklinde açılan pişileri odun ateşinde zeytinyağında tavada kızart. AFİYET OLSUN.



YASEMİN SÜTÇÜ
ZEYTİNYAĞLI ENGİNARLI BAKLA

Malzemeler = 1 büyük baş soğan, 1/2 kg bakla, 6 adet çanak enginar, 1 çay bardağı zeytinyağı, 1 çay kaşığı tuz, 1 kesme şeker

Yapılışı = Tencereye yağ, soğan, bakla, enginar, tuz, şeker birlikte konur. Beraber kavrulur. 1 su bardağı su ilave edilir. Yarım saat kısık ateşte pişirilir. AFİYET OLSUN.


WENDY KIRK
REZENE, PIRASA, KEKİK VE HAŞHAŞLI TART

Tart Hamuru  Malzemesi
275g Un- elenmis
125g Tereyağı – iyice soğutulmuş
40g  parmesan Peyniri - rendelenmiş
Soğuk su
Harç Malzemesi
Zeytin yağ
525g Rezene doğranmış
200g Pırasa doğranmış
Taze Kekik ı- Bϋyϋk demet
3 Yumurta ve 2 Yumurta Sarısı
400ml Krema
1 ½  yemek  karşığı haşhaş tohumu
50g  parmesan Peyniri - rendelenmiş
Tuz ve taze çekilmiş karabiber

Tart Hamuru Hazırlama = Fırını önceden 200oC / 180oC ye ısıtın. Unu tereyağ ile ince bir karışım oluncaya kadar iyice ovun, sonra parmesan peynirini ilave edin ve soğuk suyu azar azar ilave ederek tüm malzeme ile bir hamur oluşturuncaya kadar  yoğurun ve . Hamuru streç filmle sarın ve 20 dakika buzdolabında bekletin.
Soğutulmuş hamuru 30cm tart kalıbına yayın ve kalıpla tekrar 10 dk buzdolabına koyun. Sonra hamurun üzerini bir yağlı kağıt ile örterek üzerini  kuru fasulye ile doldurun ve ısıtılmış fırında 10 dk pişirin ve sonra kağıt ve fasulyeleri alın ve tart hamurunu pembeleşinceye kadar pişirin ve soğumaya bırakın.

Harç Hazırlama ve pişirme = Biraz zeytinyağı  ile pırasa ve rezeneyi yavaş yavaş yumuşayana kadar pişirin, daha sonra ocaktan alın fazla suyu süzün ve soğumaya bırakın.
Bir kapta  çırpıcı yardımı ile  yumurta, krema, haşhaş tohumu, parmesan ve tuz ve karabiberi iyice karıştırın..
Pişmiş ve soğumuş pırasa ve rezene karışımını tart hamuru üzerine yayın ve üzerine yumurtalı karışımı dökün, üzerine kekikleri serpin ve fırında 40-45 dakika malzemeler kendini çekinceye kadar pişirin.

Sıcak veya soğuk iken servis yapın. Afiyet Olsun.

11 Nisan 2012 Çarşamba

Alaçatı Ot Festivali-2


Dün yarışma komitesinden rica ettim, bana kazananları e-maille gönderdiler.
Ot aşı yarışmasını kazanlar:
1- Hatice Akpınar
2- Yasemin Sütçü
3- Wendy Kirk ( İngiliz, şaşırdım, helal olsun! Ne pişirdi öğreneceğim!)

"Ot Aşı" yarışması dışında bir de "en çok ot toplayan" yarışması ve "fotoğraf "yarışması yapıldı.
En çok ot toplama yarımasını kazananlar:
1- Nadir-Neda Erol (kaç çeşit ot toplamışlar belirtilmemiş, onu da öğreneceğim!)
2- Nursan Erden
3- Recep Subaşı


İlk gün konserden sonra İmren Pastanesi'ne gittik tatlı yemeye. Sakızlı muhallebileri meşhur! Ece ve ben üstüne dondurma koydurup bir tane paylaştık. Sakızlı muhallebi de dondurma da harika! Giderseniz mutlaka tadın. Biz ikinci gün gene gittik, bu sefer de keşkül yedik, o da çok güzeldi. Alaçatı'ya gidip de İmren Pastanesi'ne uğramayan olmuyordur herhalde. İkinci gidişimizde bir tarafımızda Güneri Cıvaoğlu ve arkadaşları, diğer tarafımızda Arda Türkmen ve arkadaşları vardı.

İkinci gün öğlen yemeği için Ilıca'ya Kumrucu Şevki'ye gittik. Ne yalan söyleyeyim seneler önce tadı tamağımda kalan kumru tadını alamadım. Servis de kötüydü. Kumru yedim mi yedim, o kadar. Alaçatı'ya dönünce kahve içmek için Köşe Kafe'ye gittik. Köşe Kafe adı üstünde köşeyi kapmış, lokasyon süper! Otur gelen geçeni seyret, hiç sıkılmazsın. Burası da bize tavsiye edilen yerlerden biriydi. Limonatası çok güzelmiş ama bizim karnımız tok olunca türk kahvesini tercih ettik. İlerleyen saatlerde de blush roze şarap içip keyif yaptık. Akşam yemeği için bir türlü ne yapacağımıza karar veremedik. Sonunda bir önceki akşam yer bulamadığımız için gidemediğimiz Alaçatı Marina'daki "Ferdi Baba"ya gittik. İyiki de gitmişiz, o taraftaki siteler, oteller nedir öyle, çok güzel yerler yapılmış, görmüş olduk! Ferdi Baba da gerçekten "baba" bir restaurant! Bu sefer de balık-salata yiyelim dedik. Büyükçe bir levreği üçümüz paylaşacağımız için önden sadece ahtapot ızgara söyledik, of of off diyeceğim, lokum...Balık da süperdi. Salatadaki cherry domateslerin tadı ise hala damağımda! Pazar akşamı herkes gitti, boş olur dediğimiz balıkçının neden dolu olduğunu yemeği yiyince anladık:))
Pazartesi sabah kahvaltıdan sonra kahve içmek için güneşli bir kafe bulduk kendimize. Türk kahvemizi içip güneşin altında mayıştık(Ece ve Mayu hariç, onlar koşturup oynadılar). Sonra yine tavsiye edilen küçük bir fırına(İmren pastanesinin çapraz karşısında hemen) gidip sakızlı kurabiye ve kumru aldım İstanbul'a dönünce yapmak için. Sonradan paketine dikkat edince gördümki orası da "Kumrucu Kale"ymiş, Alaçatı'daki son durağımız! Kurabiyeleri kıyır kıyır ve lezzetli, çok hoşuma gitti. Veee sıra geldi İstanbul'a dönmeye...
Güneşli güzel bir havayla Alaçatı'dan yola çıktık, gideceğiz, gidiyoruz derken, döndük bile:)) İki gün çok çabuk geçiyor.  Şimdi bir sonraki geziyi düşünüyorum, nereye gitsek diye ama var aklımda birşey, yakında okursunuz:))


10 Nisan 2012 Salı

Alaçatı Ot Festivali-1



Gidebilecek miyim, az kaldı, gidiyorum derken, döndüm bile:)) Alaçatı'ya "Ot Festivali" bahanesiyle ilk defa gittim. Çok güzel, çok keyifli bir yer gerçekten. Gerçi festival nedeniyle bayağı kalabalıktı, sezon açılmış gibi. Ben o kadar kalabalık sevmiyorum, tam tadını alamıyorum gittiğim yerin. Biz dün döndük, yola çımadan önce öğlene kadar keyif yaptık. Herkes gitmiş, ortalık sakin, güneşli, mis gibi bir hava...Çoook daha keyifli!

Cumartesi sabah Yenikapı'dan 7.30'da kalkan Mudanya feribotuna bindik, 9'da Mudanya'daydık. Ekip süperdi, Melina, köpeği Mayu(maltiz terrier), kızım Ece ve ben.  Melina'nın istihbaratıyla Mudanya'dan sonra 3 saat sürmesi beklenen yolculuk beş buçuk saat sürünce biraz sıkıldık ve yorulduk. Özellikle Ece'nin her beş dakikada bir "Geldik mi?", "Ne zaman Alaçatı'da olacağız?" soruları son bir saat Melina ve benim biraz isyanımıza neden oldu desem yalan olmaz:)) Çocuklu olunca galiba en ideali uçakla gidip orada araba kiralamak ama arabalı olmanın faydasını da pazardan istediğimizi alıp yanımızda getirirken de fazlasıyla gördük! Yorgun bir şekilde otele varıp, eşyalarımızı biraktığımız gibi çıktık ve ilk olarak Asma Yaprağı'na gittik. Ayşe Nur Hanım'la daha önce Ayla sayesinde gıyaben tanışmış olsak da, şahsen de tanışıp muhteşem yemeklerini tattık. Asma Yaprağı'nı ayrıca yazacağım. Yemek yedikten sonra pazara daldık ve kendimizi kaybettik. Gerçekten de ne kadar çok ot çeşidi var, hele enginarlar, bebek olanı, küçük olanları, nasılda ucuz... Artık Ece'yle ne kadar bakıp alınabilirse, aldık birşeyler. Pazardan sonra festivalin ilk aktivitesi olan klasik müzik konserine yetiştik. Ece'nin uykusu geldiği ve Mayu'yu başka çocuklarla paylaşamadığından
vızırdandığı için tamamını dinleyemesek de güzeldi. Akşam yemeği rezervasyonu için aranan yerler dolu olunca, biraz dolanıp beğendiğimiz ve boş masası olan bir yere oturmaya karar verdik. Sonuç olarak Tuval'in karşısında ki sokakta bulunan Karina Balık Restaurant'ın da karar kıldık ve yemekleri yemeğe başlayınca da doğru bir karar verdiğimizi anladık. Hem meze hem balık fazla geleceği için sadece meze ve salata yemeğe karar verdik. Yanında da Çiğdem'in tavsiyesiyle Tekirdağ Gold içtik. Rakı içemeyenler, rakıyı acı bulanlar için çok yerinde bir seçim. İçimi rahat, keyifli ve  lezzetli bir rakı. Mezelere gelince...Bütün deniz ürünleri harikaydı. Kalamar tava lokum gibi, ızgara ahtapot pamuk gibi ve tereyağında karides ise acayip lezzetliydi.
Karışık otlardan yaptıkları salatanın da onlardan aşağı kalır yanı yoktu, çıtır çıtır taze yeşillikler, lezzetli deniz ürünleriyle iyi gitti! Deniz börülcesine Ece bayıldı, gerçi o hepsine bayıldı ya neyse...Tek bayılmadığımız şey turp otuydu, olsa da olur olmasa da.


Pazar sabah kahvaltıdan sonra hemen festival alanına gittik. Camiinin üst tarafındaki alanda standlar kurulmuştu satış için. Karnım tok olmasaydı kendimi kaybedebilirdim. Otlu börekler de fena halde aklım kaldı:( Otlarla yapılmış aklınıza gelen gelmeyen bir dolu yemek düşünün standlarda sergilenen ve satılan.
Yukardaki fotoğrafta gördüğünüz 11 çeşit otla yapılmış ekşi maya ekmek gibi...


Yemekler dışında sergilenen otların güzelliği inanılmaz! Isırgan, labada, taze biberiye, kekik, deniz börülcesi, sevket-i bostan, kaya koruğu, radika, turp otu, tere, hardal otu...





Ben en çok şevket-i bostanı merak ediyordum. Benim gibi daha önce görmeyen varsa aşağıdaki fotoğrafda görebilirsiniz. İlk fotoğraf ayıklanmamış köklü hali, ikinci fotoğraf da kökü temizlenip, erkekliği çıkartılmış hali. Bu otun hem etli hem de zeytinyağlı yemekleri yapılıyor. Yanlız tatma fırsatım olmadı, artık bir dahaki sefere...





Şevket-i bostan dışında öğrendiğim için çok sevindiğim bir diğer şey ise yabani lavanta! Ot aşı yarışmasını seyretmek için oturduğumuz Kabak Çiçeği Kahvesi'nin önünde vardı. Kahvelerimizi içip, yarışmanın başlaması için beklerken fark ettik. Havada mis gibi bir koku, nasıl güzel, nasıl hoşumuza gitti. Melina'yla hangisi kokuyor, nedir bu acaba derken, yan masada oturan hanım söyledi, meğer yabani lavantaymış! O hanımın bahçesinde de varmış. Çiçek açmıyor ama mis gibi bir kokusu var(normal lavanta kokusundan farklı)! Bir gün bahçem olursa mutlaka ekilecekler listesine girdi:))

Biraz da "Ot Aşı" yarışmasından bahsedeyim. Jüri süperdi:
- Ayhan Sicimoğlu (Gurme, müzisyen)
- Vedat Başaran ( Feriye Lokantası, İstanbul)
- Erhan Şeker (Zeytinbağ Otel)
- Gökçen Adar (Gurme, yazar)
- Hakkı Akbaykal (Martı Lokantası, Alaçatı )
- Süreyya Üzmez (Trilye Lokantası, Ankara)
- Feridun Ügümü (Hünkar Lokantası, İstanbul)

Bu sene yarışmaya 38 kap yemek katılmıştı. İlk sene 55 kapmış. Tadımlar Rezene Otlu İlkbahar Çorbası'yla başladı, Köz Biberli Radika Salatası, Enginar Çanağında Turpotu ve Radika, Otlu Kaypak, Dorak Aşı vs. ile devam etti. Maalesef Ece sıkıldığı için sonuna kadar takip edemedim. Sonradan öğrendiğim göre yarışmayı "Otlu Pişi" ile Alaçatı dışından katılan bir hanım kazanmış. Bu arada yarışmaya katılan yemeklerden "Otlu Mantı"yı da tatma şansım oldu. Kır Çiçeği Kahvesi'ne girdiğim zaman onlar da tam yarışmaya katılacakları yemekleri olan otlu mantıyı hazırlıyorlardı. Ben rica edince kırmadılar, tadına bakmama izin verdiler, oldukça lezzetliydi! Bugünlük festivalden haberler bu kadar. Devamı yarın...

NOT: Kızımdan şikayet ediyormuş gibi oldum arada ama anne-kız ilk tatilimizdi ve çok keyifliydi! Arada huysuzluk yapması da çok normal, pek ona göre bir program değildi!

6 Nisan 2012 Cuma

Buğday Risottolu Enginar



Geçen haftasonu yaptığım Elif Yalın'ın diğer tarifi de "buğday risottolu enginar"dı. Enginarı çok severim, enginarlı değişik tarifler denemeyi de! Bunu da iyi ki yapmışım:))

Malzemeler:
300-400 gr buğday
Beyaz şarap
Tereyağ
Zeytinyağ
1 yemek kaşığı limonchello
1 avuç rendelenmiş parmesan peyniri
2 enginar
Tuz
Karabiber
Kırmızı biber

1- 300-400 gr buğday tuz, karabiber ve beya şarapla haşlanıyor.
2- Yarım pişmiş hale gelen buğday süzüldükten sonra soğan sarımsak püresi, zeytinyağı ve tereyağıyla soteleniyor. Çok ince doğranmış kereviz yaprakları ekleniyor. Beraber bir dakika kadar sotelendikten sonra bir yemek kaşığı kadar limonchello ekleniyor. 1-2 dakika kadar beraber piştikten sonra son olarak bir avuç parmesan ve isteğe göre biraz tereyağı ekleniyor.
Peynirler eridiğinde servise hazır demektir.
3- 2 adet enginar hafif diri kalacak şekilde haşlanacak.Sonra her biri dörde bölünerek tavada, az zeytinyağı, tuz, karabiber ve kırmızı biberle soteleniyor.
4- Enginarlar eş zamanlı olarak hazırlanan buğday risottonun üzerine konularak servis ediliyor. Enginarların üzerine limon kabuğu rendesi de konabilir. 

Yukardaki birebir Elif Yalın'ın tarifi. Ben evde olmadığı için kereviz yaprağı koymadım. Soğan sarımsak püresi yerine de ezilmiş sarımsak kullandım. Enginarı da daha fazla yaptım. Böyle de çok güzel oldu. Ama böyle bir tarifin sonucunun iyi olmama ihtimali pek yok zaten :))

Afiyet Şeker Olsun:))

NOT: Vogue Gurme'nin Nisan ayı konuğu Kantin'in sahibi Şemsa Denizsel, ki ben yaptığı yemeklerin hayranıyım! Öyle yemekler yapıyor ve öyle bir anlatıyor ki yaptıklarını, insanın ağzının sulanmama ihtimali yok(valla bana öyle oluyor). Tavsiye ederim,takip edin!

5 Nisan 2012 Perşembe

Double Chocolate Brownie



Geçen ay Vogue Gurme'nin konuğu Mangerie ve Delicatessen'in sahibi Elif Yalın'dı ve çok güzel tarifler verdi. İki tanesini geçen haftasonu yaptım, biri de bu brownie. Kallavi bir brownie, yerken ağızı saran, inanılmaz lezzetli! Ben Amerikan ölçüleriyle verilen tarifleri yapmaya çeknirim tutturamam diye. Bu tarifi de İkea'dan aldığım ölçme kabı sayesinde yaptım ve tutturdum. Yiyen herkes çok beğendi ve böylece bu tarif benim herzaman yapılacaklar listeme girdi. Bu arada, sizi bilmem ama ben bir dahaki sefere üstüne bir top da vanilyalı dordurma koyacağım :))

Malzemeler:
300 gr tereyağı
300 gr bitter çikolata
250 gr beyaz çikolata
3 yumuta
1,5 cup şeker
2 cup un



1- 300 gr tereyağını 300 gr bitter çikolatayla beraber, benmari usülü eritin.
2- 3 yumurta ve 1,5 cup şekeri mikserle çırpın.
3- Erimiş tereyağı ve çikolata karışımını yumurta-şeker karışımına ekleyip karıştırın.
4- 2 cup unu yavaş yavaş bu karışıma ekleyin. Son olarak da küp küp böldüğünüz beyaz çikolatayı ekleyin.
5- Yanmaz kağıtla kaplanmış dikdörtgen bir kaba boşaltın ve 180 derecede ısınmış fırnda 27 dakika pişirin.
6- Fırından çıkartıp kalıbın içinde soğumasını bekleyin. Soğumadan çıkartıp porsiyonlamayın, parçalanır!

Afiyet Şeker Olsun:))

NOT: Marketlerde neden tek markanın beyaz çikolatasının bulunabildiğini anlamış değilim. Normalde hiç tercih etmediğim bir marka olduğu halde onu almak zorunda kaldım:(


2 Nisan 2012 Pazartesi

Izgara Kabak ve Hellim Peynirli Dürüm



Döküm ızgaramı aldım ya, aklımdakileri deniyorum fırsat buldukça. Cuma günü de market alış-verişinde eksik malzemeleri aldim ve eve gider gitmez bu dürümleri hazırladım. Bundan sonra sık sık yapılacaklar listeme girdiler:))
Önce sarımsaklı zeytinyağı hazırladım, bir kaseye sızma zeytinyağı ve içine de 2 diş ezilmiş sarımsak koyup, biraz beklettim. Sonra bu yağı, uzun ince dilimler halinde kestiğim kabak ve hellim peynirlerinin her iki tarafına da fırçayla sürdüm.Önce kabakları ve sonra da peynirleri iyice kızmasını beklediğim ızgarada pişirdim. Kabakların her iki tarafı için 4-5 dakika, hellim peyniri için de 2-3 dakika yeterli oluyor.





Buzluktan çıkardığım son pesto kavanozumu(fesleğen zamanı yapıp buzluğa atıyorum) sıcak suda çözüp, lavaşın üzerine geniş bir alana,  ince bir kat pesto sosu sürdüm. Üzerine de ızgara kabak ve hellim peynirlerini koyup lavaşı sardım. Çok basit ama çok lezzetli!
Afiyet Şeker Olsun:))