Dün yarışma komitesinden rica ettim, bana kazananları e-maille gönderdiler.
Ot aşı yarışmasını kazanlar:
1- Hatice Akpınar
2- Yasemin Sütçü
3- Wendy Kirk ( İngiliz, şaşırdım, helal olsun! Ne pişirdi öğreneceğim!)
"Ot Aşı" yarışması dışında bir de "en çok ot toplayan" yarışması ve "fotoğraf "yarışması yapıldı.
En çok ot toplama yarımasını kazananlar:
1- Nadir-Neda Erol (kaç çeşit ot toplamışlar belirtilmemiş, onu da öğreneceğim!)
2- Nursan Erden
3- Recep Subaşı
İlk gün konserden sonra İmren Pastanesi'ne gittik tatlı yemeye. Sakızlı muhallebileri meşhur! Ece ve ben üstüne dondurma koydurup bir tane paylaştık. Sakızlı muhallebi de dondurma da harika! Giderseniz mutlaka tadın. Biz ikinci gün gene gittik, bu sefer de keşkül yedik, o da çok güzeldi. Alaçatı'ya gidip de İmren Pastanesi'ne uğramayan olmuyordur herhalde. İkinci gidişimizde bir tarafımızda Güneri Cıvaoğlu ve arkadaşları, diğer tarafımızda Arda Türkmen ve arkadaşları vardı.
İkinci gün öğlen yemeği için Ilıca'ya Kumrucu Şevki'ye gittik. Ne yalan söyleyeyim seneler önce tadı tamağımda kalan kumru tadını alamadım. Servis de kötüydü. Kumru yedim mi yedim, o kadar. Alaçatı'ya dönünce kahve içmek için Köşe Kafe'ye gittik. Köşe Kafe adı üstünde köşeyi kapmış, lokasyon süper! Otur gelen geçeni seyret, hiç sıkılmazsın. Burası da bize tavsiye edilen yerlerden biriydi. Limonatası çok güzelmiş ama bizim karnımız tok olunca türk kahvesini tercih ettik. İlerleyen saatlerde de blush roze şarap içip keyif yaptık. Akşam yemeği için bir türlü ne yapacağımıza karar veremedik. Sonunda bir önceki akşam yer bulamadığımız için gidemediğimiz Alaçatı Marina'daki "Ferdi Baba"ya gittik. İyiki de gitmişiz, o taraftaki siteler, oteller nedir öyle, çok güzel yerler yapılmış, görmüş olduk! Ferdi Baba da gerçekten "baba" bir restaurant! Bu sefer de balık-salata yiyelim dedik. Büyükçe bir levreği üçümüz paylaşacağımız için önden sadece ahtapot ızgara söyledik, of of off diyeceğim, lokum...Balık da süperdi. Salatadaki cherry domateslerin tadı ise hala damağımda! Pazar akşamı herkes gitti, boş olur dediğimiz balıkçının neden dolu olduğunu yemeği yiyince anladık:))
Pazartesi sabah kahvaltıdan sonra kahve içmek için güneşli bir kafe bulduk kendimize. Türk kahvemizi içip güneşin altında mayıştık(Ece ve Mayu hariç, onlar koşturup oynadılar). Sonra yine tavsiye edilen küçük bir fırına(İmren pastanesinin çapraz karşısında hemen) gidip sakızlı kurabiye ve kumru aldım İstanbul'a dönünce yapmak için. Sonradan paketine dikkat edince gördümki orası da "Kumrucu Kale"ymiş, Alaçatı'daki son durağımız! Kurabiyeleri kıyır kıyır ve lezzetli, çok hoşuma gitti. Veee sıra geldi İstanbul'a dönmeye...
Güneşli güzel bir havayla Alaçatı'dan yola çıktık, gideceğiz, gidiyoruz derken, döndük bile:)) İki gün çok çabuk geçiyor. Şimdi bir sonraki geziyi düşünüyorum, nereye gitsek diye ama var aklımda birşey, yakında okursunuz:))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız?