Gaziantep'e çok gittim ama hep iş için. Koştur koştur git, fabrika ziyaretleri, toplantılar...Koştur koştur dön! Bu ziyaretlerin en keyifli tarafı öğlen ve akşam yemekleriydi şüphesiz. Bu gezimizin de esas nedeni o güzel yemekleri özlememdi açıkçası. Şöyle de önemli bir anısı var Gaziantep'in benim için, orası benim vejeterjanlıktan vazgeçtiğim yer. Tam yedi sene balık dahil, hiç et yemedim. Üniversitedeydim, ne olduysa etten huylandım, içim kaldırmaz oldu ve 7 sene hiç ağzıma koymadım. Ta ki Antep'e gidene kadar. Hiç unutmuyorum, bahardı ve tam keme ve yenidünya kebabı zamanıydı. Oranın önde gelen fabrikatörlerinden olan müşterimiz bizi çok güzel bir yere götürdü ve masa öyle bir donatıldıki, ben yemeden duramadım, canım resmen et yemek istedi:))
Neyse, gelelim bugüne. Gitmeden önce internetten gerekli araştırmayı yapsamda, senelerdir iş yaptığımız, artık ordaki ortağımız, abimiz diyeceğim, Kamil Bey'e danışmak istedim. Sonuçta organizasyonu ben yapıyordum ve tabii ki herşey mükemmel olmalıydı. Danışmak için aradığım Kamil Bey bizim için her türlü imkanı seferber edince gerçekten de mükemmel bir seyahat hatta sefahat oldu. Ablası Selma Hanım ve yeğeni Gizem de bize mükemmel ev sahipliği yaptılar!
Havaalanından direkt katmer yemek icin Aşina'ya gidildi. Aşina benim listemde yöresel yemekler için vardı. Katmer için Zekeriya Usta'ya gitmek istiyordum açıkçası. Fakat Kamil Bey' in gene bizim için seferber ettiği Erol Bey Zekeriya Usta'nin olduğu yerde çok fazla kazı olduğunu ve oraya gitmenin çok zor olacağını söyledi. Kazıların nedeni Gazinatep'in yenilenmesi. Ben gitmeyeli 4-5 sene oldu. Çok güzel şeyler yapılmıs, hala da devam ediyor. Neyse...Aşina'da katmerleri götürdük afiyetle. Ben tavsiye üzerine sıcak sütle beraber yedim. Daha güzel, daha lezzetli olamazdı.
Ordan doğruca Zeugma Müzesine gittik. Çok güzel, çok etkileyici, herkesin görmesi gereken bir müze! Yeni müze binası gerçekten çok güzel olmus ve girişteki, projeksiyonla yansıtılan havuz, gibi cok hoş detaylar var. Güvenlik görevlileri bile dolaşırken size yardımcı olup, kendi başınıza fark edemeyebileceğiniz detayları gösteriyorlar, anlatıyorlar. Onların da çalıştıkları yerle gurur duydukları ve ellerinden geleni yapmaya çalıştıkları o kadar belli ki, pek de alışık olmadığımız bir durum. Söylemeliyimki insanin içine su serpen, mutlu eden birşeyler var orada! Çingene kız Gaziantep'in sembolü haline geldiği için karanlık bir odada özel olarak sergileniyor. Bence Mars heykeli de en az onun kadar etkileyici!
Müzeden çıktıktan sonra Halil Usta'ya yemeğe gitmeyi planlamış olsakda acıkmadığımız için kahve içmeye gitmeyi daha uygun bulduk ve Tahmis Kahvesi'nin yolunu tuttuk. Tahmis Kahvesi'nin tavanı bir geminin ters çevrilmis hali, cok enteresan, otantik bir yer. Antep fıstığının olmamış halinden yapılan menengiç kahvesinin de oldukça lezzetli olduğunu söylemeliyim. Dönüşte ya uçağa almazlarsa korkusuna rağmen birer kavanoz almaktan kendimizi alıkoyamadık. Neyse ki problem olmadı :))
Hem öğlen ayırttığımız(kalmama ihtimaline karşı) tatlılarımızı aldık, hem de öğlen çok doyduğumuz için yiyemediğimiz tatlımızı yedik. Eve getirmek için baklava aldığımdan, orda havuç dilimi yemeyi tercih ettim. Ilık, kıyır kıyır...Nasıl diyeyim bilmiyorum ki, anlatırken bile ağzımı sulandıran bir lezzet!!! Yanlız söylemeliyim ki tadına baktığım şöbiyet de en az havuc dilimi kadar lezzetliydi!
İşte böyle... Yemekse yemek, gezmekse gezmek, akşama hem karnımız hem ruhumuz doymuş olarak,
mutlu mesut evimize döndük. Gerçekten de seyahatten çok sefahat oldu bizim için:))
NOT:
1- Kebapları görünce gözüm dönmüş, fotoğraf çekmeyi unutmuşum!
2- Müzeden çok güzel bir Gaziantep yemekleri kitabı aldım. Denedikçe sizlerle de paylaşacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız?